Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Temmuz 2010 Salı

Küçük insanların küçük hikayeleri..

Küçük insanların küçük hikayelerinden sadece büyük hayal kırıklıkları doğuyor.Ne yazık, en azından trajedi diyebilsek buna. Olmaz ama, olmuyor. Büyük adamların büyük hayal kırıklıklarına trajedi deniyor, küçüklerinkine sadece hayal kırıklığı. Masallarda, romanlarda, filmlerde çekilen asil acıların bizim zavallı acılarımızla uzaktan yakından alakası yok. Adam gibi ayrılık acısı yaşayamıyoruz mesela her şeyin suyunu çıkarıp herkesin burnundan getiriyoruz. Bütün çirkinliklerimizi kusarak birbirimizin yüzüne bakamayacak hale geliveriyoruz. Prensesini sonsuza kadar kaybeden şövalyenin soylu özlemini kitaplarda okuyoruz ancak. Ya da giden sevgilinin ardından iki damla yaş akıtıp acısını yüreğine gömen ve kendisi de dahil kimselere onun hakkında kötü söz söyletmeyen kadının soylu duruşunu filmlerde izliyoruz. Bizim düzenimiz her şeyi çamura bulamak üzerine kurulu. Gitti ya, terk etti ya seni, bas arkasından kalayı.. Önce böğürerek ağlıyor sonra geberinceye kadar içiyor ve bir süre kendimize acımaktan başka hiçbir şey yapmıyoruz. Sonra da bütün kabahati karşı tarafa yükleyip kendimizi temizlemek gibi iğrenç bir savunma mekanizması geliştiriyoruz. Ayrılığı da sevdaya dahil sayan güzel insanlar kalmadı artık. Geçmişteki güzel günlerin anısına en azından saygıyı korumayı becerebilsek keşke. Olmuyor!. Güzel olan her şeyi terk edilmiş olmanın kızgınlığıyla öfke sosuna bulayıp hatırlıyoruz tekrar tekrar ve elimizde hınç ve kinden başka hiçbir şey kalmayana kadar didik didik ediyoruz anıları. Önemli olan anlardır oysa, yaşadıkların, geçmişte sana hissettirdikleri, birikerek kendini gerçekleştirmene vesile olan küçük küçük mutluluklar. Hepsini birden tek kalemde silip ruhumuzu bir öfke tapınağı haline getiriyoruz. Ve bunun adına da sevmek diyoruz.. Bu yüzden de bizlerin arasında büyük trajediler yaşanmıyor. Hepimiz sadece büyük hayal kırıklıkları yaşıyor ve yaşatıyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder